top of page

KONKORDATODA GEÇİCİ VE KESİN MÜHLET İÇERİSİNDE KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU VE UYGULAMALARI

  1. MEVZUAT VE DOKTRİNDE GENEL ÇERÇEVESİYLE KONKORDATO

 

Konkordato, 15/03/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7101 sayılı kanun ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik yapılıp kanunda tekrar yer almasıyla birlikte ve özellikle 2018 yılının ikinci yarısından itibaren, ülkemizde tekrar uygulanmaya başlanmıştır.

Konkordatonun tanımı, mevzuat ve doktrinde detaylı olarak ele alınmış olup İcra ve İflas Kanunu m. 285/1’e göre konkordato şu şekilde kanunlaşmıştır:

“Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.”

Doktrinde ise konkordato tanımı çeşitli şekillerde yapılmıştır. Av. Sümer Altay ve Av. Ali Eskiocak tarafından: “Konkordato, herhangi bir borçlunun veya borçlunun iflasını isteyebilecek alacaklıların ödeme projesinin; alacaklıların iflastan daha verimli pay almaları ve borçlunun işletmesinin devamının, istihdam olanaklarının korunması amacıyla, konkordatoya tabi alacaklıların belirli bir çoğunluğu tarafından kabulü ve mahkemenin tasdiki ile gerçekleşen ve borçlunun, borçlarının bir kesiminden kurtulmasını veya ödeme şeklinin değişmesini sağlayan, iflasa nazaran yumuşatılmış, alacaklıların eşit olarak tatminine yönelik kolektif bir cebri icra kurumudur.”1 şeklinde tanımlanmıştır. Dr. Orhan Eroğlu ise: “Konkordato; elinde olmayan sebeplerle mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip (özellikle tacirler açısından) ticari faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluların korunması ve bu borçluların alacaklıları arasında eşitliğin sağlanması amacıyla kabul edilmiş bir icra ve iflas hukuku kurumudur.”2 olarak tanımlamıştır.

Bu bilgiler ışığında konkordato; borçların yeniden yapılandırılması suretiyle iflasa tabi borçluların mali durumunun düzeltilerek iflastan kurtulmalarını sağlamak, iflasa tabi olmayan diğer borçluların ise mali durumunun düzeltilmesini amaçlayarak, alacaklıların da belirli bir tenzilatla ve/veya vade ile alacağına kavuşmasını sağlayan ve mahkemenin tasdiki ile taraflar açısından bağlayıcı hale gelen bir anlaşma türü olarak tanımlanabilir.

Mevzuat ve doktrindeki tanımlamalara bakıldığında konkordatonun hem borçlunun hem de alacaklının menfaatini koruduğu açıkça söylenebilir. Buna göre; konkordato anlaşması ile borçluya borcunu ödemek konusunda imkan tanınması ve İcra ve İflas Kanunu m. 294/1 uyarınca borçlunun malvarlığını haciz, tedbir ve takiplerin hukuki sonuçlarından koruyarak borçluya ait malvarlığının ve ekonomik varlığının devamlılığını sağlaması ve bu sayede alacaklıların alacağına ulaşmasının sağlanması noktasında hem borçlu hem de alacaklının menfaatinin korunduğu belirtilebilir3.

Konkordato; borçlunun ekonomik ve piyasa faaliyetlerini tamamen durdurup ticari bir aktör olarak ortadan kalkmasını değil, alacaklılara –tenzilat veya vade konusunda anlaşma sağlandıktan sonra– ödemelerin yapılmasını ve borçluya piyasada yeniden işlerlik kazandırmayı, pazarda yeniden aktif bir aktör olmasını amaçlar4. Kısacası konkordato, yalnızca borçların ödenmesi ve alacaklıların alacaklarına kavuşması noktasında hizmet vermek için oluşturulmuş bir müessese olmayıp borçlu işletmelere yeniden işlerlik kazandırmayı amaçlayan bir “rehabilitasyon müessesesidir.5

Dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi ise konkordato başvurusunun, iflastan farklı olarak, yalnızca gerçek kişi veya tüzel kişi tacirler tarafından değil, tacir olmayan gerçek kişiler tarafından da başvuru yapılabilecek bir kurum olmasıdır. Yani tacir olmayan gerçek kişiler de konkordato başvurusunda bulunabilecektir. Bu durum İcra ve İflas Kanunu m. 285’te şu şekilde açıklanmıştır:

“Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.

İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için 154 üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir.”

Kanun metni uyarınca; borçlular, iflas talep edebilen alacaklılar konkordato başvurusunda bulunabilecektir. İflas talep edebilen alacaklılar ise; Türk Ticaret Kanunu kapsamında tacir sayılan kişiler, tacir olmadıkları halde tacir hükümlerine tabi olanlar ve tacir olmadıkları halde özel kanunlara göre iflasa tabi olan kişiler olarak sıralanabilecektir.

İİK m. 286’da açıkça belirtilen belgeler de eklenerek asliye ticaret mahkemesine hasımsız olarak yapılan konkordato başvurusu sonucunda mahkemece inceleme yapılır. Yapılan inceleme sonucunda talebin kabulü halinde geçici mühlet kararı verilmesine karar verilir.

Yukarıdaki açıklamalar ve ilgili kanun maddeleri uyarınca dikkat edilmesi gereken başlıca hususlar kısaca; geçici mühletin kesin mühlet sonuçlarını doğuracağı, konkordato talep eden borçlu aleyhine kesin mühlet süresinde 6183 sayılı kanunda öngörülen amme alacaklarına ilişkin takipler dahil olmak üzere hiçbir takibin yapılamayacağı, geçici mühlet tarihinden önce başlatılan takiplerin duracağı, borçlu aleyhine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararlarının uygulanamayacağı ve takiple kesinle zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceğidir.

   2.ÇEK KANUNU UYARINCA KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU VE ŞİKAYET              BAŞVURUSU

 

Ticari hayatın güvenilirliği ve sürdürülebilirliği için bir ödeme aracı olarak kullanılan çek, geniş bir uygulama alanına sahiptir. Kural olarak çekte vade olmamasına karşın, tacirler arasında ve ticari hayattaki uygulama bu şekilde değildir. Tarafların arasındaki sözleşmeye yahut ilişkiye göre ileri tarihli çekler düzenlenmekte ve tarih geldiğinde son hamil olan alacaklı tarafından muhatap bankaya tahsil edilmek üzere ibraz edilmektedir. İbraz edilecek olan çekin kısmen veya tamamen karşılığının bulunması durumunda son hamil alacaklıya ödeme yapılacaktır.

İbraz edilen çekin kısmen yahut tamamen karşılıksız çıkması hususunu 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. Maddesi düzenlemektedir. Maddenin ilgili kısımları şu şekildedir:

“Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı (1)

MADDE 5 – (1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı, (…)(2) az olamaz…

(2) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür…”

İbraz edilen çekte karşılığın kısmen veya tamamen bulunmaması durumlarında çekin arkasına Çek Kanunu m. 5 uyarınca “karşılıksızdır” işleminin karşılıksız kalan kısım üzerinden yapılması gerekir. Karşılıksız kalan miktar belirlenirken çek bedeli içerisinden, muhatap bankanın çek yaprak bedeline ilişkin hamile ödemekle yükümlü olduğu miktar6 düşülecektir. İlgili düşüm yapıldıktan sonra Çek Kanunu m.5 uyarınca çekin arkasına karşılıksızdır işlemi yapılmalıdır. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla ilamsız takip yapmak ve karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle icra ceza mahkemelerine başvuruda bulunmak için “karşılıksızdır” işlemi bir ön şart gibi değerlendirilebilir.

İcra ceza mahkemesine karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle başvuruda bulunmak için belirlenmesi gereken diğer unsurlar “suç tarihi” ve “sanık”tır. Bu hususlar belirlenirken yine Çek Kanunu m. 5’e bakılması yeterli olacaktır. Karşılıksız çek keşide etme suçunun oluştuğu suç tarihi, çekin bankaya tahsil için son hamil alacaklı tarafından ibraz edildiği ve karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarih olacaktır.

Sanığın belirlenmesi konusunda ise, ilgili kanun maddesinin ikinci fıkrasında: “Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir.” denilmiştir. Dolayısıyla karşılıksız işlemi yapılan çekin keşidecisi, karşılıksız çek keşide etme suçunun sanığı olacaktır. Çek keşidecisinin gerçek kişi olması durumunda doğrudan gerçek kişi hakkında şikayet yoluna başvurulacaktır. Ancak keşidecinin tüzel kişi olması durumunda ilgili kanun maddesi uyarınca: “bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür…” denilmiştir. Dolayısıyla ilgili tüzel kişilik yetkilileri karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle sanık olarak yargılamada yer alacaktır.

Karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle yapılacak olan şikayet başvurusu, İcra ve İflas Kanunu m. 347 kapsamında fiilin öğrenildiği tarihten yani ibraz tarihinden itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yapılmalıdır. İşbu madde kapsamında belirtilen süre bir hak düşürücü süredir.

Şikayete konu çek için icra takibi yapılması durumunda yetkili mahkeme İİK m. 348 uyarınca icra takibinin yapıldığı yerdeki icra ceza mahkemesi olacaktır.

   3. MÜHLETLER İÇERİSİNDE KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇUNUN                             DEĞERLENDİRİLMESİ

 

Uygulamada, tahsil için ibraz edilen çeklerin ibraz tarihi itibariyle, keşidecisinin konkordato başvurusunda bulunmuş ve geçici veya kesin mühlet içinde olması sebebiyle ve konkordato komiserinin onayı bulunmaması sebebiyle çek hakkında işlem yapılmadığına ilişkin ibare çekin arkasına yazılabilmektedir. Ancak bu yazının yazılması Çek Kanunu m.5 çerçevesinde “karşılıksızdır” ibaresi düşülmesine engel teşkil etmeyecektir. Yukarıda bahsedildiği gibi “karşılıksızdır” şeklindeki işlem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız takip yapılması ve karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle şikayet başvurusunda bulunulabilmesi için gereklidir.

 

Keşidecisi konkordato talebiyle başvuruda bulunmuş olan ve hakkında geçici veya kesin mühlet kararı verilmiş olan çekler için, icra ceza mahkemelerinde yapılan başvurular sonucunda mahkemelerin vermiş olduğu kararlar; çekin konkordato mühleti içerisinde bankaya tahsil için ibraz edildiği, konkordato kararının borçlu tüzel kişilik yetkilisi ve ortaklarının tasarruf yetkilerini kısıtladığı bu sebeple çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü kişinin suç işleme kastı bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmesi yönünde olabilmektedir. Herhangi bir araştırma yapılmadan doğrudan beraat kararı verilmesi hukuken isabetsiz olup alacaklılar nezdinde hak kayıplarına yol açması sebebiyle Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2019/23974E – 2019/9339 sayılı kararı ile konu ilgili hususları değerlendirmiş ve karara bağlamıştır. İlgili karar kapsamında:

 

Yukarıda açıklandığı gibi ticari hayatta çekler ileri tarihli düzenlenmekte ve bu sayede ticari hayatın devamlılığı sağlanmaktadır. Yani ileri tarihli verilen çekler için yapılan işlemler dahil her türlü işlem ticari defterlere işlenmektedir. İlgili Yargıtay kararı uyarınca; çekin fiili keşide tarihine ilişkin belirleme yapılabilmesi için öncelikle ticari defter kayıtları mahkemeler tarafından incelenmelidir. Dolayısıyla mahkemeler tarafından öncelikle bakılması gereken husus; konkordato başvurusu öncesinde keşide edilmiş ileri tarihli bir çekin keşide tarihinin, geçici mühlet ile konkordato projesi tasdik kararı arasındaki bir tarihe denk gelip bankaya ibrazı ile karşılıksız çıkmasıdır. Bu husus bir ön şart gibi değerlendirilmelidir.

 

Daha sonra suçun sabit olup olmadığının belirlenebilmesi için konkordato talebiyle yapılan başvuruya ilişkin davanın sonucunun beklenmesi gerektiği yani CMK m. 218/1 gereğince “bekletici sorun kararı” verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

 

İcra ceza mahkemesi tarafından bekletici sorun yapılan ve konkordato yargılaması sonucunda verilen karara göre icra ceza mahkemesinin karşılıksız çek keşide etme suçu için vereceği karar aşağıda açıklandığı gibi projenin tasdiki ve reddi kararına göre değişiklik gösterecektir:

 

  1. Konkordato talebi ile açılan dava sonucunda “konkordato projesinin tasdikine” karar verilmesi durumunda; ileri tarihli düzenlenen çek, konkordato projesi içerisinde ödeme planına alınmış olacak ve buna istinaden mahkeme tarafından tasdik olunan proje kapsamında kabul edilen vade ve/veya tenzilat ile ödenecektir. Tasdik kararı ile kesinleşen konkordato anlaşması üzerine yapılacak olan icra ceza yargılamasında; suça konu çekin, ibraz tarihinden sonra suç konusunu oluşturan zorunlu unsurları haiz bir çek olmaktan çıkması sebebiyle tüzel kişilik yetkilisi olan kişinin Çek Kanunu m. 5 uyarınca cezai sorumluluğundan söz edilemeyecektir.

  2. İİK m. 297 kapsamında konkordato komiserler kurulunun atanmasıyla, şirket yetkililerinin ve yöneticilerinin yetki ve sorumluluklarının kendiliğinden ortadan kalkmayacaktır. Konkordato talebiyle başvurulan mahkeme tarafından konkordato komiserine, “çek hesabı yönetimi, çek hesabına para aktarma, çek hesabı üzerinden tasarruf etme” ve benzeri yetkiler verilebilir. “Konkordato talebinin reddine” karar verilmesi durumunda ise icra ceza mahkemesi tarafından CMK m. 218/1 uyarınca verilen “bekletici sorun” kararı kaldırılarak yargılamaya devam edilecektir. Devam edecek olan yargılamada konkordato komiserlerine yukarıda bahsedilen yetkilerin verilip verilmediğine ilişkin olarak Yargıtay tarafından ikili ayrım yapılmıştır:

  1. Konkordato yargılamasını yapan mahkeme tarafından, konkordatonun reddi kararına kadarki süreçte, konkordato komiserlerine “çek hesabı yönetimi, çek hesabına para aktarma, çek hesabı üzerinden tasarruf etme” ve benzeri yetkiler verilmiş ise ve şikayet başvurusuna konu çek bu süreçte karşılıksız çıkmışsa; tüzel kişilik yetkilisi Çek Kanunu m. 5 uyarınca karşılık bulundurmakla yükümlü olmayacağından, tüzel kişilik yetkilisinin cezai sorumluluklarından bahsedilmeyeceği belirtilmiştir.

  2. Konkordato yargılamasını yapan mahkeme tarafından, konkordatonun reddi kararına kadarki süreçte, konkordato komiserlerine “çek hesabı yönetimi, çek hesabına para aktarma, çek hesabı üzerinden tasarruf etme” ve benzeri yetkiler verilmemiş ise ve şikayet başvurusuna konu çek bu süreçte karşılıksız çıkmışsa; tüzel kişilik yetkilisinin, Çek Kanunu m.5 uyarınca karşılık bulundurma yükümlülüğünün mevcut olması sebebiyle cezai sorumluluklarının devam ettiği karara bağlanmıştır.

 

   4. SONUÇ

 

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2019/23974E – 2019/9339 sayılı kararı ile ileri tarihli çeklerin konkordato mühleti içerisinde karşılıksız çıkması hususunda icra ceza mahkemeleri tarafından nasıl bir yol izlenmesi gerektiği hususuna açıklık getirilmiştir.

Özetle, şikayet üzerine öncelikle başvuruya konu karşılıksız çıkan ileri tarihli çekin fiili düzenleme tarihini ticari defter kayıtlarına bakarak belirlenmesi ve bu tarihin konkordato başvurusundan önceki bir tarih olması ve ibraz tarihinin ise konkordato başvuru tarihi ile konkordato projesinin tasdiki/reddi kararı tarihi arasında olması hususları ön şart olarak değerlendirilecektir.

Daha sonra icra ceza mahkemesi tarafından, konkordato yargılaması, CMK m. 218/1 uyarınca “bekletici sorun” kararı ile beklenecektir. Konkordato yargılaması sonunda “tasdik kararı” verilmesi durumunda çek, tasdik edilen proje kapsamında ödenmeye başlanacak ve Çek Kanunu uyarınca suç unsurlarını haiz bir çek olmaktan çıkacağı için keşideci tüzel kişilik yetkilisinin cezai sorumluluğundan bahsedilemeyecektir.

Ancak konkordato yargılamasını yapan mahkeme tarafından “ret kararı” verilmesi durumunda, icra ceza mahkemesi tarafından konkordato komiserlerine “çek hesabı yönetimi, çek hesabına para aktarma, çek hesabı üzerinden tasarruf etme” ve benzeri yetkilerin verilip verilmediği incelenecektir. Bu yetkiler komisere verilmiş ve çek bu süreçte karşılıksız çıktıysa tüzel kişilik yetkililerinin cezai sorumluluğundan bahsedilmeyecektir. Ancak bu yetkiler komisere verilmemiş ve bu süreçte çek karşılıksızdır işlemine tabi tutulmuş ise tüzel kişilik yetkililerinin Çek Kanunu m. 5 uyarınca cezai sorumlulukları devam edecek olup icra ceza mahkemesi tarafından buna göre işlem yapılacaktır.

 

Av. Bahadır Köksal, LL.M.

1 Av. Sümer Altay – Av. Ali Eskiocak, 7101 Sayılı Kanun’la Yapılan Düzenlemelerin Işığında Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2018), 16.

2 Dr. Orhan Eroğlu, Uygulamada Konkordato (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018), 21.

 

3 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez – Prof. Dr. Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2018), 4-5.

4 Av. Şakir Balcı, Türk Hukukunda Konkordato, (İzmir: Güncel Yayınevi, 2007), 22.

5 Altay – Eskiocak, 3.

6 Bankaların hamile ödemekle yükümlü olduğu miktar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir. 17/01/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğ uyarınca bu miktar 2.225,00.-TL olarak belirlenmiştir. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2020/01/20200117-16.htm

bottom of page